Büyükşehirlerin plansız büyümesi sonucu giderek çekilmez bir hale dönüşmesi gözleri köylere çevirmeye başladı. Fakat köye gidenler pek fazla umduğunu bulamıyor. Bir iki nesil önce terk ettiğimiz, kaderine bıraktığımız şimdilerdeyse nüfusun sadece %7’sinin yaşadığı köyler cehaletin sisli buğusuna gömülmüş durumda.
100 nüfuslu bir köyde bile 2 cami bulunurken vakitlerde cami başına 6-7 cemaat düşüyor. Diğer yandan eğitim, tarım, hayvancılık, sağlık gibi konularda köylerde uzman bulunmaması köyleri büyük bir karanlığa gömmüş. Bir köy düşünün okulu yok, öğretmeni yok, veterineri yok, ziraatçısı yok, doktoru yok, hemşiresi yok, sağlık ocağı yok, kütüphanesi yok. Ama iki camisi var.
Adnan Menderes döneminde toprak ağalarının isteği üzerine halkı cahil bırakıp başkaldırmasına engel olup daha fazla sömürebilmek için kapatılan Köy Enstitüleri’nden sonra köylerde eğitim ve kültür alanında büyük bir gerileme baş göstermiş durumda. Eğitimli insan sayısı hem çok az hem de içinde yaşadığı durumu ayırt edebilecek bir algılama kapasitesi, geleceğini sağlıklı bir şekilde planlayabilecek bir vizyon yok.
Büyükşehirden kaçıp internetten gördükleri ilanlarla köylerden arsa alanlar, düşünmeden büyük paralar yatırıp villalar yaptıranlar daha sonra büyük bir pişmanlık içine giriyor. Havası güzel, suyu güzel, tabiatı güzel, sakinlik güzel fakat cehalet, geri kalmışlık, dedikodu had safhada. Kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla popüler kültüre boğulan köylerde foklorik öğeler kaybolmuş. Misafirperferlik, misafire “hoş geldin” deme, yaşlıya – güçsüze sahip çıkma, haramdan korkma, başkasının malına zarar vermeme, almadan vermeyi bilme dönemi çoktan kapanmış. Binlerce yıldır taşınan kültürel doneler, ananeler yerini alışveriş hırsına, gösteriş yarışına, saygısını yitiren komşuluk ilişkilerine bırakmış. İmece kültürünün kaybolduğu köylere geldiğinizde çocuğunuza içirebilmek için 1 litre süt bile bulamıyorsunuz. Süt üretiminde modern yöntemlere geçen köylüler, soğutmalı kazanlarından köy halkına süt satışı yapmak istemiyor. Daha çok para kazanma hırsı köylerde eski gelenekleri, paylaşım kültürünü, takası bitirmiş.
Oysa çok değil, 20 sene öncesinde her şey çok daha farklıydı. Köylerin foklorik değerlerinden hızla uzaklaşması, popüler kültürün hızla oluşan boşlukları doldurması, eğitimsiz-bilgisiz-görgüsüz bir alt yapıda toplumsal değerleri fark edilir derecede sarsmış.
Tabii işin sosyo-kültürel yanı bir yana bir de ekonomiye yansıyan tarafı da var. Büyükşehirler, köylerin geldiği bu hazin sonu pazar tezgahlarında yüksek fiyatlarla hissederken aslında buzdağının görünmeyen kısmı çok daha derin. Köyün kaybolması demek “sadece gıda zincirinin yok olması demek” değil. Veterinersiz, öğretmensiz, ziraatçısız köylerde sağlıklı bir üretimden bahsedemezsiniz. Okulsuz, kütüphanesiz bir köyde çocukların gelişmesini, dünyaya geniş ufuklardan bakabilmesini, kaliteli üretim ve tarım yapabilmesini sağlayamazsınız. Sanattan, kitaptan, bilgiden ve eğitimden kopuk bireylerin 2021 Türkiyesi’nde toplumu yukarı taşımasını bekleyemeyiz.
Sonuçta eleştirinin yerini yargısız infaz, konuşmanın yerini kavga, paylaşmanın yerini kuyu kazma, anlayışın yerini saygısızlık, imecenin yerini üretimsizlik alır.
Cehaletin sisli perdesine gömülen köylüyü bu girdaptan çıkarabilecek, köylünün örnek alıp gelişmesine fırsat verebilecek hiçbir öğe ne yazık ki henüz yok.
GÜLTEN MERT